“Sosyal izolasyon” un yarattığı kopukluğu “sosyal medya” giderebiliyor mu?
Korona virüs, toplumsal hayatın her alanında
dönüşümler yaratırken bu dönüşüm, doğal olarak kişiler arası iletişime de
yansıdı. Sosyal hayatın hareketliliği durma noktasına geldi ve insanların eve
kapanmak zorunda kalması ile çoğu meslek gruplarından insanlar evden çalışmaya
başladı. Öğrenciler eğitimlerini hem
televizyon hem de internet aracılığıyla sürdürüyorlar. Hatta diziler bile
oyuncuların evden kendi imkanlarıyla çekim yaptıkları formatlara dönüştü. Bu
gelişmelerin sonucu olarak insanların birbirleriyle iletişim kurmasında sosyal
medya ve görüntülü konuşma imkanı tanıyan bir takım uygulamalar artık daha
aktif halde kullanılıyor. Sosyal izolasyonun yarattığı kopukluğu sosyal medya
ile giderme telaşı içindeyiz. Peki insanlar, izolasyon sürecinin getirdiği bu
kopukluğu sosyal medya ile yeterince giderebiliyorlar mı?
İnsanlar paylaşma ihtiyacını salgın sürecinden önce
doyasıya giderirken salgından sonra sosyal hayatın durmasıyla bu ihtiyaçlarının
bir bölümünü gideremez duruma geldiler. Sosyal medya, insanların günlük
hayattaki deneyimlerini düşüncelerini ve aktivitelerini paylaştıkları bu büyük
mecra, salgın döneminde herkesin eve kapanmasıyla paylaşımlar yönünden bir
miktar durgunluk yaşasa da bunların içinde görüntülü konuşma ve canlı yayın
imkanı tanıya bir çok uygulama daha çok aktiflik kazandı. Anında etkileşim
sağlayan birtakım uygulamalar insanlara grup halinde görüntülü konuşma imkanı
da tanıyor. İş toplantıları, eğitim, günlük hayattaki sohbetler, artık tümüyle bu
mecralara taşındı. Durum böyleyken kişilerarası enformasyon alışverişinin hız
kazandığı söylenebilir. Fakat bu süreç insanlar arasında somut bilgilerin
aktarılmasında oldukça yararlı olsa da insanların birbirleriyle dertleştiği
özel hayatındaki konular da ise etkisiz kalıyor. Çünkü insanların birbirleriyle
oturup bir kahve içerek ettiği sohbetin samimiyeti dijital ekranlara yeterince
yansımıyor yani diğer bir deyişle dijital ekranlar duygusal iletişimin
gerçekleşmesinde yetersiz kalıyor. Bunun sebeplerinden biri de iki insanın
gerçek hayatta ettiği sohbetin, yakın mesafe içinde gerçekleşmesi nedeniyle her
türlü etkileşimin anında algılanabilmesine açık olması ve bu durumun yarattığı
güvenli ortamın dijital mecrada yeterince gerçekleşme imkanının olmaması
olabilir.
Her ne kadar sosyal medya duygusal iletişim açısından yetersiz
kalsa da insanların karantina sürecinde yalnız hissetmemesi öyle ya da böyle birilerine
hızlı bir şekilde ulaşabilmesi çağımızın en büyük nimetlerinden biridir. İstediğimiz zaman birine ulaşabilmenin verdiği
rahatlık salgın dönemini daha rahat atlatmamızı sağlayacak etmenlerden biri
olsa gerek.
Yorumlar
Yorum Gönder